Tophane-i Amire’de Profesör Ayan’ın Gerçekliği

 

Son otuz yıl boyunca, tek kelimeyle, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından bu yana,   Türk resmi, küresel postmodern demokrasinin etkisi altında kendi tarihinin en önemli açılımına tanıklık etmiştir. Pek çok sanatçı, filizlenen bu eğilim ve akımlara kişisel bir katkı yapma gereğini dahi duymadan,  olduğu gibi benimsemiştir. Buna karşın,  birkaç sanatçı, yaşayan yenilikçi çağdaşlarının yanı sıra,  kendi görüşleri temelinde eserler üretmeye devam etmekte ısrarcı olmuştur.  İstanbul’da bulunan azımsanmayacak sayıdaki uluslararası sanat faaliyetleri, sanat fuarları ve galeri eserleri bu süreçte her açıdan zirve yapmış ancak  yine de, bu saptamaya yönelik birkaç istisna mevcuttur. Örneğin, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nün en etkileyici sanatçılarından biri olan Profesör Ayan, daima kendi yolunda ilerlemeyi tercih etmiş ve “kerameti kendinden menkul” bu sanat yönelim ve yöntemlere ilgi göstermemiş;   bu tür çağdaş oluşumlara, kendi isteğiyle karşılık vermemiştir.

Ayan’ın retrospektif  sergisi kanımca, izleyicilerine kendi  realizme ilişkin çeşitli algılar sunmaktadır.  Öyle ki sanatçı, yapıtlarında yağlıboya resim tekniğinin ince ayrıntılara elverişli yöntemlerini ustaca kullanarak,  sıradan insanların günlük çalışma koşullarını, kontrast görünüşlerle etüt etmekte;  daha farklı söylersek,  güçlü ışık-gölge sanatının (chiaroscuro) incelikleri içinde  ele almakta;  dış gerçekliğe dair nesnelerle,   doğanın anlık görünüşlerine ilişkin kompozisyon elemanlarını,  defüze/loş ışık değerleriyle betimlemektedir.  Bu yönüyle Ayan’ın realizmi 17. yüzyılın klasik manzara  ve kompozisyon  geleneğine kadar geriye gittiğini düşünmek olasıdır.  Zira, bu gelenek, Annibale Carracci tarafından İtalya’da başlatılmış ve insani meselelerle hakikatin bayağılığına yönelik eleştirel/felsefi yaklaşımların gerçekliğine kadar, Kuzey Rönesans  ressamları tarafından geliştirilmiştir. Diğer yandan, Profesör Ayan, Anadolu insanının,  toplumsal yaşamının yanı sıra, temsili ifadede,  sır ve büyülü gerçekliğin ressamıdır. Bu nedenle, Ayan’ın Eserlerinin Türkiye’de, 1980’li yıllarda, muhalif ve çelişen politik düşünce taraftarlarınca hem sempati hem de tepkiyle karşılanması şaşırtıcı değildir. Nitekim, sanatçının kimi tuval ve bazı kara kalem çalışmalarını ile çizgi tarzı gravür eserlerindeki betili içerik, bilinçli sosyo-politik referans ve atıflara yöneliktir.

Ayan’ın sanatı, kanımca, ilk yıllarından günümüze kadar kendi manevi havası ve detaylı psikolojik özellikleri ile izleyicilerinden salt bir hüzün talep etmekle kalmıyor, aynı zamanda, İngiliz Resim Sanatının Ön Raffaeloculuk gelenekleri ve Avrupa’nın erken romantizm akımına ilişkin çeşitli referansların yanı sıra kendi temsili içeriği ve anlatımcı bileşimsel gizem ve özgünlüğüyle, izleyicilerini melankolik duygu ve düşünceden zevk almaya yöneltiyor.  Onun, alegorik manzara resimleri, alaca karanlığa  karşı gölge resmi olarak tasvir edilen düşünceli figürleri ön plana çıkaran romantik Alman ressam Casper David Friedrich’i anımsatmış olabilir. Fakat, perspektif yanılsamaya dayalı “temsili realite” ve biçim duygusu yanında onun gerçeklik anlayışını, günlük hayat manzaralarının gelişim çizgisi ve portrelerinde izlemek olasıdır.

 

Görünen o ki Profesör Ayan bu retrospektif gösterisinde, çağdaş galerileri ve sanat fuarlarında sıklıkla karşılaştığımız sanatçıların birçoğuna (görmesini bilenlere) “ibret dersleri” vermektedir  Öyle ya, bu sanatçılardan bazıları hızlı çalışır, ağır el işçiliğinden  firar edip, temsili ifadeyle kendi fikirlerini resmetmek için kolay yollar aramak üzere kromojenik baskılar gibi alışılmışın dışında olan malzemeleri kullanırlar. Bazıları da,  mekanik reprodüksiyon teknikleri ve malzeme çeşitliliğinin yanı sıra, bilgisayar teknolojisinin bazı hilelerini içeren marjinal uygulamalarla, belirli bir popülerlik kazanmış olabilirler. Fakat bu tür bir sanat, sanatçınjın kendi görsel problematiğinde ısrarlı ve tutarlı bir duruş sergilemediği süreçlerde kısa ömürlü deneyimler düzeyinde kalmaya mahkümdur.

Şüphesiz tüm sanat gösterileri, tek bir gözlemci tarafından duyumsanıp takdir edilebilir.  Herhangi  bir akademik seminerde de  kapsamlı bir şekilde incelenip yorumlanabilir. Fakat bu sergi,  toplam yüz parça tuval resmi ve gravürü kapsamakta olup burada, bu yazıya ayrılan yer ve zaman sınırı,  yapıtlara ilişkin ayrıntılı bir yorum ve değerlendirmeyi engellemektedir. Tüm eserleri arasında Profesör Ayan, bu sergideki manzaralarının çoğunu, solgun renk nüansları ve ışık değerleriyle ele almakta;  ufka uzanan sıradağları, gizemli bir derinlik ve perspektif bütünlük içinde betimlemekte,   keskin analitik yaklaşımı ile, Anadolu’nun yaylalarının şiirsel ve metaforik imgelerle dolu yoksul ve hüzünlü  toplumsal ortamını,  bilinçli bir abartı  ya da bir nevi Barok temsiliyet duygusuna özgü gerçeklik algısı ve felsefi boyut içinde yeniden biçimlendirmektedir.

Prof. Dr. Adem Genç

Leave a Reply

Your email address will not be published.